Battlefield REDSEC’i ilk açtığımda içimden “tamam, bu sefer olmuş olabilir” dedim. Serinin kaotik enerjisini battle royale formuna taşımak kulağa hem riskli hem de heyecan verici geliyordu. Fort Lyndon’un geniş arazileri, yıkılabilir binaları ve patlamalarla dolu atmosferi beni hemen içine çekti. Ancak birkaç maçtan sonra, Battlefield REDSEC’in ne kadar iyi fikirlerle dolu olursa olsun, tam anlamıyla kimliğini bulamadığını fark ettim.
Battlefield REDSEC, bir noktada “ne olmak istediğini” bilemeyen bir oyun gibi hissettiriyor. Klasik Battlefield temposunu korumak istiyor ama battle royale formülüne sığmaya çalışırken kendi gücünü bastırıyor. Yine de, Gauntlet modu gibi farklı deneyimler bu oyunun potansiyelini açıkça gösteriyor. Kısacası REDSEC, bana hem “keşke biraz daha farklı olsaydı” dedirten hem de “burada bir şey var” hissini yaşatan bir yapım.
Battlefield REDSEC İnceleme: Kaosun Kalbinde Fort Lyndon Deneyimi
Fort Lyndon haritası, Battlefield REDSEC’in en güçlü yanı olabilir. Devasa yapısı, gerçekçi detayları ve yıkılabilir çevreleriyle tam bir savaş alanı hissi veriyor. Haritadaki golf sahasından deniz fenerine kadar her köşede ayrı bir hikâye gizli. Fakat iş pratikte o kadar da akıcı işlemiyor. Haritanın büyüklüğü, bazen oyunun temposunu gereksiz yavaşlatıyor. Özellikle aksiyonun ortasında kalmak isteyen biri olarak, uzun süre kimseyle karşılaşmadan dolaşmak REDSEC’in enerjisini düşürüyor.
Yine de çevresel yıkım sistemleri hâlâ etkileyici. Duvarların yıkılması, tavanların üzerime çökmesi gibi detaylar, Battlefield’ın o ikonik kaosunu yaşatıyor. Bir binayı koruma niyetiyle girip, birkaç dakika sonra tamamen yok olmuş bir harita parçasıyla karşılaşmak hem komik hem de heyecan verici. Ancak bu kadar büyük bir alanda o yıkımın etkisini sürekli hissetmek zor. Belki de REDSEC’in en temel sorunu bu: kaos var, ama yeterince yoğun değil.
Savaşın Ritmini Değiştiren Görev Sistemi
REDSEC’in görev sistemi, battle royale formülüne taze bir nefes getiriyor. Her maçın başında haritada rastgele beliren mini görevler, oyuncuya yön veriyor. Bazen bir dosyayı alıp üsse ulaştırıyorsunuz, bazen bomba kurup o noktayı koruyorsunuz. Bu görevler hem riskli hem de ödüllendirici. Özellikle maçın ortasında bir görevi tamamlamanın getirdiği adrenalin, bana eski Battlefield operasyonlarını hatırlattı.
Bu sistemin en güzel yanı, oyuncuyu pasiflikten kurtarması. Sadece “hayatta kal” değil, “bir şeyler yap” diyor oyun. Takımca görevleri tamamlamak, birbirini korumak ya da bilinçli bir şekilde dikkat dağıtmak gibi stratejik anlar ortaya çıkıyor. Üstelik bu görevler sayesinde oyunun temposu dengeleniyor; sıkıcı anlar azalıyor. Ancak bazen görevlerin rastgeleliği, tempoyu baltalayabiliyor. Özellikle haritanın öbür ucunda çıkan bir hedef için kilometrelerce koşmak, adrenalini bir anda düşürebiliyor.
Battle Royale mi, Battlefield mı?
Battlefield REDSEC’in en büyük ikilemi burada başlıyor. Oyun, battle royale türüne ayak uydurmaya çalışırken Battlefield’ın özünü kaybetme riskiyle karşı karşıya. 100 kişilik dev maçlarda, klasik Battlefield çatışma hissi neredeyse buharlaşıyor. Evet, taktiksel hareket etmek güzel, ama Battlefield’ın olayı zaten o kontrolsüz kaos değil miydi? Warzone ya da PUBG’nin sunduğu o sıkı hayatta kalma hissi REDSEC’te eksik kalıyor.
Yine de Gauntlet modu bu denklemi biraz kurtarıyor. Bu modda fırtına yok, klasik battle royale stresi yok. Onun yerine takım bazlı görevler, küçük ama yoğun çatışmalar var. Sanki Fall Guys ile Battlefield birleşmiş gibi. Her turun sonunda en zayıf takımlar eleniyor, geriye kalanlar finale kadar savaşıyor. Bu format o kadar iyi çalışıyor ki, REDSEC’in aslında bu yönüyle genişletilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Gauntlet, bana “işte bu!” dedirten o nadir Battlefield anlarını yaşattı.
Potansiyel Var Ama Henüz Tam Değil
Battlefield REDSEC, bana göre EA’in cesur ama tam olgunlaşmamış bir denemesi. Teknik anlamda oldukça sağlam: patlamalar, ses tasarımı, silah hissi harika. Ancak genel deneyim, Battlefield’ın köklerinden kopuk hissettiriyor. Battle royale modunun doğasında olan “boşluk” anları, REDSEC’te fazlasıyla hissediliyor. Buna karşın görev sistemi ve Gauntlet modu, oyunun geleceği için umut veriyor.
Benim için Battlefield REDSEC, “kötü değil ama eksik.” Battlefield evrenine battle royale tarzında adım atmak ilgi çekici, ama şimdilik sıkı bir oyuncuyu uzun süre bağlı tutmak zor. Yine de doğru güncellemelerle, REDSEC’in ileride çok daha güçlü bir yere oturabileceğini hissediyorum. Çünkü bu oyun, her şeye rağmen hâlâ o tanıdık Battlefield ruhunu bir yerlerde saklıyor.
Artılar
- Görev sistemiyle gelen taze oynanış dinamiği
- Gauntlet modunun yüksek tempolu, taktiksel yapısı
- Yıkılabilir çevre detayları ve atmosferik savaş alanları
- Silah hissi ve ses tasarımındaki güçlü kalite
- Battlefield evrenine uygun görsel kalite ve teknik performans
Eksiler
- Battle royale modunun temposu zaman zaman çok yavaş
- Haritanın büyüklüğü aksiyonu dağıtıyor
- Görevlerin rastgeleliği bazen can sıkıcı olabiliyor
- Klasik Battlefield kaosu yeterince hissedilmiyor
- Sunucu dengesizlikleri ve yer yer performans düşüşleri
Puan: 72 / 100
Battlefield REDSEC, doğru fikirlerle yola çıkan ama hedefe tam ulaşamayan bir yapım. Battle royale türüyle uyum konusunda biraz daha zamana ihtiyacı var, ancak Gauntlet modu ve görev sistemi sayesinde bu denemenin devamını görmeye değer.




