Günümüzde artık her kablo ve aygıt Type-C irtibat cinsinde olmaya başlasa da USB-A üzere klasik ilişki noktaları da hâlâ popülerliğini koruyor ve birçok aygıtta kullanılıyor. Hepimizin USB’leri takarken yaşadığı bir sorun var. Bir bilgisayara yahut diğer bir yere takmaya çalıştığımızda daima yanlış takıyoruz.
Bu enteresan durum sadece birkaç bireyde değil, neredeyse her kullanıcıda en az bir defa yaşanmıştır. Pekala nedeni ne? Neden USB’leri çift taraflı olacak biçimde tasarlamadılar? Bu içeriğimizde herkesin yaşadığı lakin sorgulamanın kimsenin aklına gelmediği USB paradoksunu inceliyoruz.
İlk olarak USB’nin doğuşuna bakalım
Açılımı Universal Serial Bus olan USB’nin birinci versiyonu 1990’lı yılların sonlarına gerçek resmen kullanıma sunuldu. Maksadı, bilgisayarlarla harici aygıtlar ortasında evrensel bir bağlantı sağlamaktı. Yıllar içinde düzgünce popülerleşti ve tüm dünyada kullanılmaya başladı. Doğal ki farklı versiyonları da daima geldi.
USB’leri yanlış takmamızın nedenleri:
- Tek istikametli tasarlanması
- Dış görünüşünden hangi tarafın takılması gerektiğinin anlaşılmaması
- Hızlı hareket etme gerekliliğinden takılması gereken tarafına bakılmaması
Neden çift istikametli tasarlanmadı?
Şimdi gelelim ana mevzumuza. USB’yi birinci denemede takmanın âdeta bir mucize üzere görülmesine neden olan bu durum, dizaynın çift taraflı yapılmamasından kaynaklanıyor. Kullanıcının takmadan evvel ilişki noktasına ayrıntılı bir halde bakmaması da çoğu durumda yanlış tarafın takılmasına yol açıyor.
İyi de bilhassa USB-A’da görülen bu tasarım neden çift taraflı yapılmadı? USB’yi yaratan takımın başındaki Ajay Bhatt’ın bu bahiste demeçleri var. Bhatt, bu sıkıntıya neden olan modelin hayal kırıklığı yarattığını kabul ederken bu türlü tasarlamalarının gerisindeki nedeni de açıklıyor.
Bhatt’a nazaran tasarım şayet çift taraflı olsaydı bir USB için iki kat daha fazla kablo ve devre kullanılması gerekecekti. Bu da maliyeti iki kat artıracaktı. Yani Bhatt liderliğindeki Intel takımı, maliyetleri düşük tutmak için bu türlü bir tasarım tercih etti. Lakin kullanıcıların hayal kırıklığı yaşayacağını da öngördüler. Bu yüzden de dizaynda yuvarlak bir konektör yerine yanlışsız halde takılma talihinin %50 olduğu bir dizayna gittiler.
Uygun maliyetli olması kozmik olarak benimsenmesine yardımcı oldu
Açıklamalardan kullanıcıların yaşadığı “USB paradoksunun” aslında daha ucuz olması için yapıldığını anlıyoruz. Lakin bunun olumlu bir atılım olduğunu da söylemeden geçmemek gerekiyor. O denli ki USB’nin ucuz olması, yalnızca birkaç yıl içinde tüm dünyada yaygınlaşmasına ve her aygıtta benimsenmeye başlamasına neden oldu. Bu da grubun son maksadını gerçeğe dönüştürdü ve USB’leri hayatımızın vazgeçilmez bir modülü hâline geldi.
Type-C ile bu sorun çözülüyor
İlk olarak 2014’te piyasaya sürülen USB-C, ya da yaygın bilinen ismiyle Type-C, neyse ki bu sorunu büsbütün ortadan kaldırıyor. O denli ki Type-C’de tamamen çift taraflı bir tasarım var. Type-C’yi takılan yer yahut takma formu fark etmeksiniz kullanabiliyoruz. Artık yavaş yavaş tüm dünyanın Type-C’yi kullanmaya başlaması da USB’yi yanlış takma probleminin tarih olmaya bşaladığı manasına geliyor.
Teknoloji çağında herkesin USB’lerle yaşadığı bu probleme birlikte göz attık. Siz de bir daha USB takmaya çalıştığınızda bu içeriğimizi hatırlayabilirsiniz. Fikirlerinizi yorumlardan bizlerle paylaşmayı unutmayın.
